Bazı Şeyler Kesin Ama Kalanlar Muamma...
Aklıma takılan birkaç şey var. Dilimin döndüğünce bana niye garip ve daha doğrusu yanlış geldiğini açıklamaya çalışacağım..
ABD Hiroşima'ya atom bombasını atalı 64 yıl oluyor. Geçen hafta bütün Japonya bu olayı andı ve içten içe herkesin beklentisi ‘değişen çehresi' ile ABD ve Obama'nın bu olaylarla ilgili geç de olsa özür dilemesi, böylece şimdiye kadar sürdürdüğü barışçıl politikayı gerçek anlamda uygulamasıydı. Ancak henüz Amerika'dan herhangi bir özür ya da bildiri gelmedi. Demek ki barış ve küreselleşme imajı ile yola çıkan ABD ve Obama bu politikayı sadece güçlü devletlerle birlikte ya da menfaatine direk etki edebilecek durumlarda kullanıyor. Altmış dört yıllık bir ayıpsa hala Hiroşima ve Nagasaki'de anılıyor ve yapılan bu insanlık dışı muameleye karşı birlik konuşmaları yapılıyor. Ancak değişen hiç bir şey yok, hala bazıları sadece menfaat ve göz boyamak için çalışıyor, hala ezilenlerin, haksızlık görenlerin sesi nedense bir türlü çıkamıyor, bu kesin...
Kürt açılımı diyorlar, Kürt sorunu diyorlar... Bunu özellikle devlet adamları ve siyasiler çok kullanıyor. Bir türlü aklıma yatmıyor, niye kapatılması gereken, bir an evvel çözülmesi gereken bir konuya sürekli isimler takılıyor ve sanki bir pembe dizinin bölümleri yayınlanır gibi olaylar daha da karışıyor, daha da karıştırılıyor, bilerek bulandırılıyor. Bu konuyla ilgili tek bir gerçek var, o da çok güncel birşey değil aslında, unutulmaya çalışılan ve asla unutturulamayacak birşey, Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan halk TÜRK halkıdır! Bunun arkasında hiçbir ırksal ya da yöresel bir ayrım yok. Eğer bu ülke vatandaşıysan adın Türk'tür bu kadar yani.
Çok küçük sorunları sanki bu yüzden dünyanın sonuna gelmişiz gibi büyütürsek, herkes kendi düdüğünü öttürmeye çalışırsa ve bir nevi taht kavgası halini alırsa bütün bunlar ki şu an tartışmasız öyle, her tür sorun çok kolay bir şekilde büyür ve ülkemize zarar verir, bu çok doğal bir şey. Aklımın almadığı şey ise sanki çok rahatmışız, ülkemiz refah seviyesini aşmış gibi davranan yöneticilerin bu tutumu. Ya bildikleri bir şeyler var, bir şekilde ülkeyi bu kriz ortamından ve sorunlardan kurtaracaklar ya da gerçekten gözlerini milletin geleceğine kapatarak sadece kendi menfaatlerine çalışıyorlar. Kör bir çoban misali rüzgârın yönüne göre sürüyü gütmeye çalışıyorlar ve her seferinde işler daha da sarpa sarıyor. Ne büyük muamma...
Şimdi bir düşünün, soğuk savaş döneminde NATO bazı ülkelere - bunların arasında tabi ki Türkiye de var - olası bir Sovyet tehlikesine yönelik silah ve cephaneler koyuyor. Şimdi ise bu silahları sahiplenmiyor, bir yandan kendini temize çıkarıp Rusya'ya yakınlık kurmayı çabalarken bir yandan da Türkiye gibi gelişmekte olan bazı ülkelere topu atarak bir anlamda Rusya ile karşı karşıya bırakıyor. Dış siyasette bu kadar kolay piyon olabilmemiz ne acı. Yoksa gözümüze çizilen güçlü içte de dışta da güçlü bir Türkiye imajı yıllardan beri yalan mıydı?..
Bazı olayları epey zaman geçtikten sonra anlayabiliyoruz ve ne yazık ki anladıklarımız, sonuçlarımız genellikle ülkemiz için olumsuz oluyor. Geçmişteki hataları büyük oranda düzeltemeyiz belki ama bari şu an için biraz daha dikkatli olalım, aynı oltaya tekrar gelmeyelim...