Tarih: 25.12.2025 20:40

GİZLİ OLAN SORUŞTURMA MI, SÖZDE BİLGİLERLE YÖNLENDİRİLEN ALGI MI?

Facebook Twitter Linked-in

GİZLİ OLAN SORUŞTURMA MI, SÖZDE BİLGİLERLE YÖNLENDİRİLEN ALGI MI?

HAMZA YASA: YAZI-YORUM 

Son dönemde gözaltı ve tutuklama süreçlerine ilişkin bazı ifade içeriklerinin, soruşturma dosyalarında yer alan bilgilerin ve kişisel verilerin televizyon programlarında "bire bir aktarım" şeklinde ele alınması kamuoyunda ciddi soru işaretleri oluşturuyor.

Uyuşturucu ve fuhuş operasyonunda olduğu gibi benzer bir tartışma, geçtiğimiz günlerde "henüz yayımlanmayan- ne zaman  yayımlanacağıda bilinmeyen!-" Valiler Kararnamesi hakkındaki görsel, sosyal medyada dolaşıma sokuldu... Sözde bilgi ve belgeler üzerinden de yaşanmış; resmî açıklama yapılmadan önce bazı iddiaların kulis ve ekranlarda kesin bilgi gibi sunulması dikkat çekmişti.

Gizlilik İlkesi Nerede Başlıyor, Nerede Bitiyor?

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 157. maddesi soruşturma evresindeki işlemlerin gizli olduğunu açıkça hükme bağlıyor. Türk Ceza Kanunu'nun 136. maddesi ise kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde yayılmasını suç olarak tanımlıyor.

Valiler kararnamesi gibi Cumhurbaşkanlığı tasarrufuna dayalı idari işlemler de, Resmî Gazete'de yayımlanana kadar gizlilik esası kapsamında değerlendiriliyor. Buna rağmen; hem adli soruşturmalara hem de idari kararlara ilişkin bilgilerin, doğruluğu teyit edilmeden veya resmiyet kazanmadan kamuoyuna servis edilmesi, "gizlilik" ilkesinin seçici biçimde mi uygulandığı sorusunu gündeme taşıyor.

İfadeler Soru mu, Yönlendirme mi?

Hukuk çevrelerinde tartışılan bir diğer başlık ise, ifade tutanaklarından sızdırıldığı ileri sürülen bazı bölümlerde, şüphelilerin kendilerine yöneltilen soruların dışına çıkarak;

"Falanca kişi de oradaydı",

"Filanca isim de bu süreçte vardı"

şeklindeki beyanlarla olayın kapsamını -genişletmeye- çalıştıkları yönündeki değerlendirmeler.

Bu tür ifadelerin, soruşturmanın esas konusu dışında kalan isimleri dolaylı biçimde tartışmanın içine çektiği; bunun da hukuki olmaktan çok algısal bir genişleme yarattığı yorumları yapılıyor.

İsim Yok, İma Var

Sızdırıldığı öne sürülen bu ifade içeriklerinde, doğrudan suç isnadı bulunmayan; ancak kamuoyunda tanınan bazı isimlerin süreçle ilişkilendirilmeye çalışıldığı izlenimi doğuran anlatımların yer aldığı da kulislerde konuşuluyor.

Bu durumun;

kamuoyunu bilgilendirmekten çok, tartışmayı farklı alanlara çekmeye, isimler üzerinden algı oluşturmaya hizmet edip etmediği sorusu ise yanıtsızlığını koruyor.

Sızıntılar Neden Sorgulanmıyor?

Emniyet, jandarma, savcılık ve UYAP sistemlerinde yapılan tüm erişimlerin log kayıtlarıyla izlenebilir olduğu bilinirken, bugüne kadar bu sızıntılarla ilgili kamuoyuna yansıyan somut bir soruşturmanın bulunmaması dikkat çekiyor.

Bu tablo, bazı bilgi ve belgelerin; suç unsuru sayıldığı, bazılarının ise görmezden gelindiğiyönünde bir algının oluşmasına neden oluyor.

Masumiyet Karinesi ve Sessiz İhlaller

İfade tutanaklarında yalnızca isim geçmesi üzerinden kişilerin tartışma konusu haline gelmesi, masumiyet karinesi ve kişilik hakları açısından ciddi bir risk alanı oluşturuyor.

Benzer şekilde, idari kararlara ilişkin sözde bilgilerin erken servis edilmesi, kararın muhatapları üzerinde itibar zedeleyici sonuçlar doğurabiliyor.

Ortak Soru Değişmiyor

Bugün hem adli hem idari alanda kamuoyunun sorduğu soru aynı:

Gizli olması gereken bilgiler kimler için gizli?

Bu soru yanıtlanmadıkça;

soruşturmalar da, idari kararlar da hukukun değil, sızıntıların yön verdiği bir zeminde tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.

#EdirneOlay

#SoruşturmanınGizliliği

#ValilerKararnamesi

#SözdeBilgi

#İfadeSızıntısı

#CMK157

#TCK136

#MasumiyetKarinesi

#HukukDevleti




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —