Tarih: 21.07.2025 01:10

MERİÇ NEHRİ KURURKEN, BİZ NEYİ BEKLİYORUZ?

Facebook Twitter Linked-in

"MERİÇ NEHRİ KURURKEN, BİZ NEYİ BEKLİYORUZ?"

HAMZA YASA: YAZI-YORUM 

1985-1990 yılları arasında yaşanan kuraklıkları yaşayan biri olarak, o günkü tabloyu çok iyi hatırlıyorum. Sahada görev almış, su teminiyle ilgili siyasi ve bürokratik süreçlerin içinde bulunmuş biri olarak söylüyorum: Bugün Meriç Nehri havzasında yaşanan kriz, o dönemlerden daha derin ve daha tehlikeli bir boyuttadır.

O yıllarda belki imkânlar sınırlıydı ama niyet ve refleks güçlüydü. Bugün elimizde daha fazla imkân, daha fazla teknik kapasite var ancak refleks zayıflamış durumda. Tarımsal üretim bu zayıf yönetimin yükünü daha fazla taşıyamaz hale geldi.

Suyu Olmayan Tarım, Tarım Değildir

Edirne ilinde her yıl yaklaşık 450-500 bin dekar alanda çeltik ekimi yapılıyor. Bunun 380-400 bin dekarlık kısmı, Meriç Nehri'nden ve Meriç Nehri'nden destek alan bölgedeki barajlardan sulanıyor. Ancak Meriç'in debisi bu yıl 20-30 metreküp/saniye seviyelerine düşmüş durumda. Bu, nehrin tarımsal sulama ihtiyacını karşılamaktan oldukça uzak bir rakam. Oysa Edirne'den ipsala'ya kadar Meriç Nehri'ne kurulan Yaklaşık 90 pompa eş zamanlı çalıştığında gereken su 40-45 metreküp/saniye civarındadır. Üstelik bu suyun en az 3 gün boyunca sistemde kalması, yani toplamda 10 milyon metreküp su gerekliliği ortadadır.

Devletin aldığı bazı önlemler —örneğin 48 saatlik pompa kapatmaları— iyi niyetlidir ama etkisizdir. Çünkü bu uygulamaların yapıldığı günlerde bile debi 25 metreküp/saniyeyi geçmemektedir. Sonuç olarak, alt havzada kalan İpsala ve Enez gibi bölgeler suya ulaşamamakta, üretici çaresizliğe terk edilmektedir.

"Yağmur Yağar sa, Bulgaristan Su Bırakırsa..."

Son günlerde Bulgaristan tarafında etkili olan yağışlar umut yaratmış durumda. Duyumlara göre Bulgaristan'dan Meriç'e 10-15 metreküp/saniye civarında bir su salımı yapılabileceği konuşuluyor. Eğer doğruysa, bu ancak tüm pompaların en az 3 gün kapalı tutulması halinde İpsala Ovası'na ulaşabilecek. Aksi halde, yukarıdaki pompa sistemleri bu suyu yolda tüketecektir.

Ancak asıl mesele bu değil. Asıl mesele, Türkiye'nin bu sürece diplomatik ağırlığını koymaması. 1990 lı yıllarda merhum Süleyman Demirel, Bulgar yetkililerle doğrudan temas kurarak Meriç Nehri'ne su salımını sağlamıştı. Bugün de benzer bir irade gerekiyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuya bizzat müdahil olması, bölgedeki binlerce üretici açısından hayati önem taşımaktadır.

Çakmak Barajı: 17 Yıldır Bitmeyen 2 Kilometre iletim kanalı tek sorun olamaz!

Yalnızca Meriç'in akışına bakarak bu krizi çözmeye çalışmak eksik bir bakış açısıdır. Bölgede yıllardır konuşulan Çakmak Barajı, bu krizlerin çözümünde anahtar rol oynayabilecek bir projedir. 2010 yılında faaliyete geçmesi planlanan bu baraj, bugün hâlâ tamamlanamamıştır.

Her seçim dönemi "Çakmak Barajı bu yıl devreye giriyor" açıklamalarıyla kamuoyu oyalanmakta, gerçekler ise her yaz kuruyan topraklarda gizli kalmaktadır. Daha da vahimi, barajın sadece 2 kilometrelik kanal hattının Devlet Su İşleri tarafından 17 yılda tamamlanamaması, teknik değil, tamamen yönetimsel bir ayıptır.

Burada kamuoyuna şeffaflıkla açıklanması gereken temel bir konu var: Gerçek sıkıntı nedir? Kaynak mı yok? Hukuki bir engel mi var? Teknik bir zorluk mu yaşanıyor? Yoksa sadece ilgisizlik mi söz konusu? DSİ gibi Türkiye'nin en köklü kurumu bu denli basit bir altyapı işini 17 yılda tamamlayamıyorsa, bunun kamuoyuna net bir şekilde anlatılması zorunludur. Aksi takdirde güven kaybı derinleşecek, üreticiye verilen her söz daha da anlamsız hale gelecektir.

Tecrübeye Kulak Verin

Bugün yaşanan bu krizin içinde 35 yılı aşkın süredir yer alan isimler var. DSİ'de halen görev yapan bu kişilere işin "duayeni" olarak tanımlamak hiç te abartı değildir. Sürecin başına bilgi, tecrübe ve koordinasyon yeteneği olan kişilere görev verilmezse, ne Meriç'ten gelen su yeter, ne de şu an yönetim zafiyetinden dolayı verimli kullanılmayan Hamzadere ve Karasaz sulamaları barajları, yaşanan büyük sıkıntıya çözüm olur!

Uzın vadeli Sonuç:

Mesele yalnızca su değil, mesele üretim, geçim ve gelecek meselesidir. Trakya'daki çeltik tarlalarının geleceği; Meriç Nehri'ne, Çakmak Barajı'na ve yönetenlerin vizyonuna bağlıdır. Süreci günübirlik önlemlerle değil, şeffaflıkla, diplomasiyle ve liyakatle yönetmek zorundayız.

Aksi takdirde, Meriç Nehri kururken sadece toprak değil, umut da çatlayacaktır.

Burada Kısa vadeli net çözüm:

Altını çizerek bir kez daha söylüyorum;

Sayın Cumhurbaşkanının Bulgar yetkililerle konuşup Meriç ve Tunca nehirlerini su salınımını sağlaması ve suyun en son noktaya ulaşmasını sağlayacak teknik bilgi birikim sahibi DSİ li bir mühendisi konu ile ilgili Edirne Valiliği koordinasyonunun başına getirilmesidir.





 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —