10895,16%0,23
40,89% 0,06
47,87% 0,04
4408,70% 0,59
7056,83% 0,00
KAMUNUN (DEVLET YÖNETİMİNİN) KUL HAKKI SORUMLULUĞU HİÇ YOK MU?”
Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi Edirne İl Başkanı Av. Barış ATEŞ Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 15.08.2025 tarihinde tüm camilerde merkezi olarak okutulan ve kamuoyunda da tartışılan Hutbe hakkında “Hutbe’de eksiklikler vardı. Tamamlansaydı daha güzel olurdu. Kamunun (Devlet Yönetiminin) Kul Hakkı Sorumluluğu Hiç Yok Mu?” Dedi.
Ateş, açıklamasında;
15.08.2025 tarihinde din görevlileri tarafından minberde okunan “KUL HAKKI ATEŞTEN GÖMLEKTİR” başlıklı hutbenin (4) ncü paragrafında;
“Değerli müminler!
Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahi adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır. Arazi sınırlarını sınırlarını ihlal ederek başkasının mülkünü gasp etmek, asılsız gerekçelerle insanların mallarına el koymak, yalan beyanlarla insanları mağdur etmek ateşten gömlek giymektir. Hutbeme başlarken okuduğum hadis-i şerifte Resul-i Ekren (s. a. s.) “Hiç kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın! Eğer alırsa, kıyamet gününde Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar.” Buyurmaktadır.
Şeklindeki bölümün doğru olmakla birlikte “Kul Hakkı Yememek” için İslam Miras Hukukuna (Feraiz) değil de İslam Hukukunun diğer alanlarından da örnekler verilerek de konunun anlaşılabilmesinin mümkün olduğunu söyledi.
Miras ölçüsünün Kur’an-ı Kerim’de kadının miras payının erkeğin miras payının yarısı olarak belirlendiğini, hutbede geçen “kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmamasının kul hakkı olarak” ifade edilip kız çocuklarının mirastan tam değil; yarı oranında pay almasının da bir anlamda “kul hakkı” olarak nitelendirilebileceğini; her ne kadar hutbenin başlangıcında “karşılıklı rızaya dayanması” halinde miras ölçüsünün değiştirilmesinin ilahi adalete aykırı olmadığı sonucuna varılsa bile “Kul Hakkı Yememek” için hutbede İslam Miras Hukuku (Feraiz) yerine İslam Hukukunun (Fıkıh) başkaca alanlarından da örnek verilerek konunun anlaşılabilmesi mümkün hale getirilebilirdi.” Dedi.
Adı geçen hutbede “KUL HAKKI” yemek konusunda;
“Adam kayırmak, çalışanlar arasında adil davranmamak, işverenin çalışanına ücretini tam vermemesi, işçisine gücünün üstünde iş yüklemesi, sigortasını yaptırmadan işçisini çalıştırması, işçinin işverenin malına zarar vermesi, çalışma saatlerine uymaması, işçinin hasta olmadığı halde rapor alarak işe gitmemesi, müteahhidin inşaat malzemesinden çalması, müteaahidin kalitesiz mal kullanarak insanları aldatması, ülkemize gelen yabancılara ve yurtdışından vatanlarını ziyarete gelen kardeşlerimize farklı tarife uygulanması, bilgisizliklerinden yararlanarak onları aldatması, üreticinin malını değerinden düşük alıp yüksek fiyatlara satması, bir ürünün raf ömrünü uzatmak için içerisine sağlığa zararlı madde koyması, son kullanma tarihi geçmiş ürünleri piyasaya sürmesi, stokçuluk/karaborsacılık yaparak fiyatları yükseltmesi, ölçü ve tartıda hile yapması, ayıplı bir malın kusurunun gizleyerek satılması, herkesin ortak kullanımına ait olan sokakları ve kaldırımları şahsi çıkarları için işgal ederek insanların yürümelerine engel olunması, sosyal medyada ve dijital mecralarda yalan-yanlış haberlerle insanlara iftira atılması, onurlarının incitilmesi, kişilerin şerefine ve haysiyetine dil uzatılması, bir başkasının malına göz dikilmesinin “KUL HAKKI” sayıldığını ifade eden Ateş;
“Evet şüphesiz hutbede belirtilen hakların tamamının “KUL HAKKI” olup hutbede belirtilen kul haklarının tamamı “Özel Hukuk Kişilerine” yani insanların ve özel hukuk tüzelkişilerinin kendi aralarındaki kul haklarına dair olduğunu belirterek “KUL HAKKI” sadece kişilerin kendi aralarındaki ilişkilerden kaynaklanmaz. Devlet (Kamu) ile kişiler arasındaki ilişkilerden de kul hakkının ihlal edilmesi söz konusu olup “15.08.2025 tarihli Hutbe’de kamu haklarından kaynaklanan “Kul Hakları”na (Hukukullah) değinilmemesi büyük bir eksikliktir. Tamamlanması gerekirdi” Dedi.
Örneğin;
Zeytinlik alanların veya yangınlar sonucu orman vasfından çıkarılan yerlerin kamu idareleri tarafından maden şirketlerine peşkeş çekilmesine (verilmemesi gereken bir yerin uygunsuz olarak birine verilmesine), bireysel çıkarlar uğruna kamunun haklarının ihlal edilmesine, görevin kötüye kullanılmasına, kamu ihalelerine fesat karıştırılmasına, rüşvet alıp verilmesine, kamu malının zimmete geçirilmesine, kamuda kullanma hırsızlığı yaparak kullanma zimmeti gerçekleştirilmesine, emanet niteliğinde olan ve belirli kişilere ait olmayıp bütün topluma ait olan kamu malı niteliğindeki mallara zarar verilmesine, kamu malından çalınmasına, yolsuzluk yapılmasına, kamunun haklarının ve paralarının haksız yere yenilmesine, adaletli davranılması gerekip de davranılmamasına, “tüyü bitmemiş yetimlerin haklarının yenilmemesi”ne, kamu mallarının ve kaynaklarının gereksiz yere harcanıp israf edilmemesine, kamu mallarından kaynaklanan mallara ve haklara ihanet edilmemesi gerekip de geçmişte ve şimdi her geçen gün bu veya bunun benzeri pek çok kamu hakkı kamu görevlileri tarafından ihlal edilmesine rağmen Sayın Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri tarafından “kamu haklarının ihlal edilmesi sebebiyle “KUL HAKKI”nın yenilmemesi konusunda “iki kelam dahi edilmemesi” müslüman yurttaşlar olarak bizi derinden üzmüş olup Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinden bu konularda da bizlere, toplumumuza tavsiyelerde bulunmalarını bekliyoruz.” Dedi.