MUSTAFA İRİŞ: ÖNCE AHLAK
Eğer ahlak,siyasetin özü ve ruhu değilse,yozlaşmak kaderimizdir.
Saadet Partisi Genel Başkan Yarımcısı Mustafa İriş 2021 yılını değerlendirdiği toplantıda her konuda Ahlak erezyonuna uğradığımızı kast ederek “Eğer ahlak, siyasetin özü ve ruhu değilse, amacı değilse, yozlaşmak kaderimizdir. Şu dünyada ahlakı kılıf olarak kullanmaktan daha tehlikeli bir şey yoktur. “Önce Ahlak” demek zordur. Çünkü ahlak, hesabı kendimize sorarak başlar ve öyle devam eder. Kısacası Önce Ahlak olmadan olmaz” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkan Yarımcısı Mustafa İriş, Ülkemizin 85 milyon insanımızı mutlu yaşatacak kaynaklara sahip olduğunun altını çizerek, “Bugün 1 nolu sorunumuz olan Ekonominin Mihenk Taşı; Bütçedir. Nasıl ki Bir ailenin geliri, giderini karşılayamayınca, aile bütçesi açık verecekse, Ülke ekonomileride aynıdır. Bu açık devam edecek olursa ne yapmak gerekir? Önce tasarruf planı yapılır, tedbirleri alınır. İmkân ölçüsünde gelirleri artırıcı çareler aranır. Bunlar yapılmazsa sonuç hüsran olur” dedi.
Yaklaşık bir saat süren basın toplantısında iktidara ders niteliğinde çeşitli bakanlıkların internet sitelerinden derlediği belgelerle açıklamalar yapan Saadet Partisi Genel Başkan Yarımcısı Mustafa İriş 2021 yılı değerlendirmesinde şunları dedi:
Tatlısıyla acısıyla, 2021 yılını geride bıraktık. Şimdi yeni bir yıla girmiş bulunuyoruz. Cenabı-ı haktan, millet olarak bu yılı daha mutlu, özgür ve daha adil bir ortamda geçirmeyi diliyorum.
Senenin başında Saadet Partisi olarak kısa bir muhasebe, bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Yine Saadet Partisi olarak ülkemiz ve milletimiz için neler yapılması gerektiğine dair fikirlerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teknolojideki baş döndürücü hız, dünyamızı irice bir köy haline getirdi. Zamanımızda çok hızlı değişimler yaşanıyor. Bu değişimler karşısında hazırlıklı olamayanlar pek çok değerlerini kaybetti. Etmeye de devam ediyor. Bu süreçte ülkemizde yaşananlara kısaca göz atacak olursak; ülkemiz Türkiye, yirmi yıldır aynı iktidar, aynı kadrolarla yönetiliyor. Tabi ki yirmi yılda eksiğiyle gediğiyle birçok işler yapıldı. Ama doğrusu, içinde bulunduğumuz şartların çok daha iyi olması gerektiğini düşünüyoruz. Olabileceğine de inanıyoruz. Çünkü üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsimin yaşandığı, cıvıl cıvıl gençlerin dolaştığı bir ülkeyiz. Bin yıl adil yönetimin en güzel örneklerini sunmuş bir medeniyetin evlatlarıyız. Bundan dolayı halkımızın çok daha müreffeh çok daha huzurlu ortamlarda yaşayabileceğine inanıyoruz.
Ekonomi, gündemin birinci sırasındaki yerini korumaya devam ediyor. Bilindiği gibi bilgiye, verilere ulaşmak artık çok kolay. Bir olay meydana geldiğinde birkaç saat içinde dünyanın haberi oluyor. Bu önemli konuda, ekonomide neler olup bittiğini birkaç önemli rakamla görebiliriz.
Mihenk Taşı; Bütçe:
Nasıl ki her ailenin, kurumun, şirketin bütçesi var ise devletin de bütçesi vardır. Her yıl hazırlanır, onaylanır. Aynı zamanda bütçe, bir kanundur.
Bir ailenin geliri, giderini karşılayamıyorsa, aile bütçesi açık verecek demektir.
Bu açık devam edecek olursa ne yapmak gerekir?
- Önce tasarruf planı yapılır, tedbirleri alınır.
- İmkân ölçüsünde gelirleri artırıcı çareler aranır.
Aile bu iki maddeyi hayata geçiremezse ne olur?
Önce, varsa üç beş birikim biter, sonra babadan kalan ev, ne varsa gider. Yine de tedbirsizlik devam ederse, sonuç hüsran olur. Ailede böyle iken, hepimizi ilgilendiren en büyük bütçe, devletimizin bütçesinde neler oluyor? Nasıl seyrediyor?
2006’dan 2021’e kadar yıllar içerisinde devletimizin gelir-gider ve meydana gelen bütçe açıklarını gösteren tabloyu incelediğimizde neler görüyoruz?
(EK-1; YILLAR İTİBARİYLE BÜTÇE AÇIĞI)
EK-1’de Görüldüğü gibi tablo hiç de iç açıcı değil. Bütçe açığının en önemli sebebi faizdir. 2000 yılından bugüne faiz giderlerini gösteren tabloyu incelediğimizde çok ürkütücü rakamlar karşımıza çıkıyor. Şöyle ki;
(EK-2; YILLAR İTİBARİYLE BÜTÇEDEKİ FAİZ VE TOPLAM GİDERLER)
Ağır faiz yükü altında inleyen ekonomide, üretim ve ihracat sağlıklı yürüyemez. Bir yandan ihracat artarken diğer yandan ithalat daha fazla artıyor. Dolayısıyla yıllardır Dış Ticaret dengemiz sağlanamamıştır. Bütçede olduğu gibi dış ticarette de açık devam etmektedir.
(EK-3; İTHALAT İHRACAT MİKTARLARI)
(EK-4; YILLARA GÖRE CARİ DENGE)
Özetle ihracatımız ithalatı karşılayamayınca cari açık meydana geliyor. Döviz ihtiyacımız hiç bitmiyor. Genel olarak bu açıkların sonucu, borç demektir. Borçlanma demektir. Netice itibariyle 2021 sonunda borçlarımız 2 Trilyon 400 Milyar TL’ye ulaşmıştır.
Bu tablo işsizliği tetikliyor. 2000’lerde 1,5 milyon olan işsiz sayımız 2021’de 4,5 milyona ulaşıyor.
Diğer taraftan suç ve suça eğilim de rahatsız edici boyutlarda artıyor.
(EK-5; YILLAR İTİBARİYLE SUÇ SAYILARI DEĞİŞİMİ)
Görülüyor ki, ahlaki ve manevi yönden de büyük kayıplarımız var. Rakamlar tahribatı gözler önüne seriyor.
Şu ana kadar konuştuklarımız, yaşadıklarımız sonuçlardır.
Bu yaşadıklarımızın sebepleri nelerdir?
Asıl mesele doğru teşhis koymak, sonra da doğru tedavi yöntemlerini uygulamaktır. Açıklıkla ifade ediyorum ki bu meseleler şahıslar, hatta parti meselesi değildir. Eğer bugünkü vahşi kapitalizmin çarpık çarklarından biri olmaya devam edilecekse, parti marti hiçbir şey ifade etmez. Bugüne kadar yaşananlar bunu teyit etmiyor mu?
Millî Görüş düşüncesinin siyasal hayata kazandırdığı en önemli siyasi katkı, gerçek sorunu gerçek bir yöntemle doğru tanımlamasıdır.
Millî Görüş olarak, Türkiye’de siyasal gelişmelerin, siyasi partiler üzerinden, “kayıkçı kavgasıyla” ya da “horoz dövüşüyle” geçiştirilmek istenmesine, itirazımız vardır. Millî Görüş düşüncesi, kitleleri uyaran ve gerçek aktörleri görmeye yönlendiren bir niteliğe sahiptir.
Yaşadığımız dünyada olaylar kendiliğinden meydana gelmiyor. Her şey ciddi planlamalar ve takip ile meydana geliyor. Günümüzde siyasi, ekonomik ve hatta askeri yollarla dünyanın içine sokulduğu zorluklar, salgın nedeniyle biraz daha ağırlaştırıldı. Dünya, insanların büyük bir kısmı için çilehane haline geldi. Yollar, gemiler, uçaklar arttı. Ama insanlığın sosyal, psikolojik problemleri çığ gibi büyüdü. On yıl önce ülkemizde 12 milyon kutu antidepresan tüketilirken bu rakam bugün 60-70 Milyon kutulara ulaştı. ABD’de psikolojik problemler için 1990’da 40 milyar dolar harcanırken, 2020’de 250 milyar dolar harcanmıştır. Bu rakamlar bize çok şey ifade ediyor. Bu sistem mutluluk üretmiyor. Bu sistem dert üretiyor. İsraf boyutlarını da aşan aşırı tüketim, atık üretiyor. Çevre, hava, su kirleniyor. Hatta mevsimler etkileniyor. “Küresel İklim Değişikliği” insanlığın sorunu haline geliyor. Bu durum sürdürülebilir değildir. Diğer taraftan tüketimden bahsediyoruz ama bu herkes için değil.
Düşünebiliyor musunuz? İngiliz yardım kuruluşu OXFOM raporunda, dünyanın %1’lik nüfusunun geliri, kalan %99’un servetine denk. Dünya bu eşitsizliği üreten ekonomik ve siyasi düzeni sorgulamadan, bu cendereden kurtulamaz. Asla huzura kavuşamaz.
Adil temeller üzerinde yeni bir dünyayı biz kurmalıyız. Ve kurarız. Bunun için Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak zorundayız. Ve Allah’ın izniyle de kuracağız. Bunun için de Yaşanabilir Bir Türkiye oluşturmak zorundayız. Bunun da şartı elli yıldır dile getirdiğimiz iki adımı atmaktır;
- Önce Ahlak ve Maneviyat
Eğer ahlak, siyasetin özü ve ruhu değilse, amacı değilse, yozlaşmak kaderimizdir. Şu dünyada ahlakı kılıf olarak kullanmaktan daha tehlikeli bir şey yoktur. “Önce Ahlak” demek zordur. Çünkü ahlak, hesabı kendimize sorarak başlar ve öyle devam eder. Kısacası Önce Ahlak olmadan olmaz.
- Milli Güçlü Süratli Yaygın Kalkınma
Tarımdan sanayiye, ticaretten teknolojiye, halkımızın ihtiyaçlarını karşılayacak ciddi planlamalar yapılmalıdır. Üretimde gelişmeler sağlanırken bozulan gelir dağılımı dengesini kuracak adımlar atılmalıdır. Netice olarak “insanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesini hayata geçirmek, hedefimiz olmalıdır.
Toplantımızın başından beri ifade etmeye çalıştığım gibi, dünya hızla değişiyor. Gücü elinde bulunduranlar, sürekli gücüne güç katıyor. Bu durum karşısında günübirlik kısır çekişmelerden uzaklaşmalıyız. Her konuda adaleti tesis ederek, ülkemizi lider ülke haline getirmenin çalışmalarını yapmalıyız. Bu konuda muhalefeti ile iktidarı ile hepimize büyük görevler düşmektedir. Millî Görüş hareketinin tek temsilcisi Saadet Partisi olarak, 85 milyon memleket evladının hepsinin huzurunu, refahını istiyoruz. Ve bu yolda canla başla çalışmaya devam ediyoruz.
Bu vesileyle, tekrar, 2022 yılının tüm halkımız için daha müreffeh, daha huzurlu bir yıl olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.
Mustafa İRİŞ
SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI